24 Şubat 2011 Perşembe

Italya-Roma Notlari




Gectigimiz hafta Cuma sabahi Heathrow Havaalanindan, Alitalia firmasiyla Italya'nin Fiumicino Havaalanina indik.Yolculugumuz iyi gecti ama bende ucak yolculugunda 1 saati gectigim vakit icimde sIkIsmalar meydana geliyor ve bir an evvel yolculugun bitmesini istiyorum.Ingiltere ve Italya arasi ucus 2 saat suruyor buna pasaport,diger kontroller ve kalkis zamanida eklenince sure dahada fazla suruyor ve bende haliyle strese giriyorum.her yolculukta oldugu gibi.Ne zaman karaya ayak basarsam o zaman hersey yok oluyor ama inene kadarda akla karayi seciyorum.Ucaga karsi bir korkum yok sadece ucak icerisinde uzun yolculuk beni boguyor.


Italya-Roma gezimiz tur yada benzeri birsekilde olmadi esimin sirketinin calisanlarina yaptigi bir jestti bu sekilde yapildi gezimiz.Biz sadece Roma'yi gezebildik eger iyi bir tur bulup Italya'ya giderseniz,Italya'nin heryerini gezmenizi tavsiye ederim gercekten cok guzel bir ulke.Havaalanindan grubumuzla birlikte kucuk bir otobusle otelimize gittik.Otelimiz cok guzel bir yerdeydi,otel binasinada cok guzeldi.




Otele yerlestikten sonra vakit kaybetmeden ogle yemegine gittik.Italya'da en guzel yemekler bence trattoria  denilen kafe ve tavernalarda yapiliyor,hepside ev-el  yapimi.ogle yemeginden sonra Piazza del Popolo'ya gittik.Orda elektrikli arabalara binilip bir yarisma duzenlendi ayni zamanda belirli unlu mekanlara gidip ipuclari aradik bu sayede hem heyecan yasadik hemde bir suru unlu mekan gorduk.



Aksama ise geride benden sadece yorgunluktan uyuklayan bir Fatma kaldi.Gunun sonunda biraz dinlendikten sonra aksam yemegi icin bir restauranta gittik yemekler ve tatlilar superdi ayrica yanindada canli harika Italyan muzikleri  daha ne olsun emegi gecen herkese bi rkezde buradan tesekkur ediyorum.Harika bir 3 gun yasadik.
Bu gezide beni en cok mutlu eden seyse gunesti evet 3 gun boyunca gunes icimizi ve bedenimizi oyle isittiki anlatamam.Donuste yine gri bulutlar bizi karsiladi Ingiltere'de.Iklim ve hava olarak Turkiye'nin havasina benzettim,nede olsa Italya'da bir Akdeniz ulkesi.Yemekleriyse harika tam bizim damak tadimiza gore hangi birini saysam ki; makarnalari,pizzalari,salatalari,peynirleri heleki deniz urunleri nefis!...Birde patlicanli lazanyalari var yerken parmaklar gidiyordu inanin,peynirin her turlusunu illaki her cesit yemegin icinde bulmaniz mumkun!







Simdilik benden bu kadar bir dahaki  Italya postunda ve resimlerinde bulusmak uzere dua ve muahbbetle...

Ayrica Pepelamiza bir kez daha gecmis olsun sag saglim yurda dondu cok sukur darisi Libya'dan  gelmeyi bekleyen kardeslerimize olsun.Dualarimiz hep sizinle....Allah'a emanet olunuz.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Dóndúm ama..... : (

Evet dun gece donduk Italya'dan-Ingiltere'ye cok sukurler olsun  ama bugun sabah pc'yi acip bloguma ve takip ettigim blog arkadaslarima bakinca iclerinden Deli Anne'nin ve Pinaripekci arkadaslarimin bloglarinda ki yazi ve  Pepela'dan gelen e-maili okuyunca icim sIkIstI bir an nefesim kesildi.

Libya'dalar pepelam ve onun gibi niceleri Rabbim yar ve yardimcilari olsun.Su anda galiba durumlari iyi cok sukurler olsun Rabbime.

Seymacigim durumun iyi olunca bize bilgi verecek bir duruma geldiginde lutfen bizleri haberdar et durumundan.
Allaha emanet olunuz.

17 Şubat 2011 Perşembe

Bu Kez Rotamiz Italya : )



Hayirli aksamlar diliyorum herkese,
Allah nasip ederse yarin sabah Italya'ya gidiyoruz.Hakkinizi helal edin,kisacik bir aranin ardindan gorusmek dilegi ile.Hayirli bir sekilde gidip, donmeyi nasip etsin Rabbim dualarinizi eksik etmeyiniz.
Dua ve muhabbetle...

15 Şubat 2011 Salı

Oreo Cookies and Cream No-Bake Cheesecake(Pisirilmeyen Oreo'lu Peykek)


Hayirli gunler herkese bir guzel geceyi daha geride biraktik ama etkisi hala saganak saganak yagiyor.Gonlumuzun heryerine doyumsuz bir geceydi tum Islam alemi icin,Insallah hakkini verebilmisizdir o mubarek gecenin Rabbim dua eden herkesin dualarini kabul eylesin Amin!



Bugun buraya namaz hakkinda bir hikaye ilistirecegim bu hikayeyi her okudugumda inanin cok etkilenirim.Namazin biz insanlar icin ne kadar onemli oldugunu bilmeyenimiz yoktur!Nasil yemeksiz,susuz ve sevgisiz yasayamiyorsak namazda ruhun ve kalbin  gidasidir.Allah'a en yakin oldugumuz andir ama insaniz ya hani bazen vakitleri bilerek yada bilmeyerek kaciriyoruz.

Mesela ben okuldayken namaz kilamiyorum ogleni ve ikindiyi kacirabiliyorum.Ingiltereyi bu yuzdende seviyorum hangi dinden,dilden olursan ol.Okullarda  bos siniflarda ibadetini ozgurce yapabiliyorsunuz.Ben yapamiyorum orasi ayri okulda abdest alinan ortamin temizliginden supheci oldugum icin mecburen kazaya kaliyor namazlarim.Rabbim affetsin durum bu ama bu hikayeyide her okudugumda icim parcalaniyor o kadar guzel bir hikayeki tam ibretlik!

Buyurun okumaya,

Anneannesinin sözleri yankilandi kulaklarinda: "Oglum namaz hiç bu vakte birakilirmi?" Anneannesinin yasi yetmise dayanmis, ama ezan
okundugu vakit yerinden siçrar, yasindan beklenmeyecek bir hizla abdestini alir ve namazini kilardi.

Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep... namaz son dakikalara kaliyor, bu sebeple namazini alelacele eda ediyordu. Bunu düsünerek kalkti yerinden, gözü saate kaydi. Yatsi ezaninin okunmasina on bes dakika kalmisti. Basini her iki yöne pismanlikla sallayarak, "Yine geciktirdim namazi." dedi kendi kendine.

Kivrak hareketlerle abdestini aldi ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasina atti. Mecburen, hizli hareketlerle namazi eda
etti. Tesbihatini yaparken anneannesini düsünmeden edemedi. "Bu halimi görse, tatli-sert kizardi yine bana." dedi. Çok seviyordu onu ...Hele öyle bir namaz kilisi vardi ki, onu hep bir gökkusagi hayranligiyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardi ki... hicabindan renkten renge girerdi.

O gün aksama kadar derse girmisti. Müthis bir agirlik vardi üzerinde. Duasini yaparken, basini ellerinin arasina alip secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu sekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanir gibi oldu. "Ne kadar da yorulmusum." dedi. Daldi gitti öylece....

Kiyamet kopmustu. Mahseri bir kalabalik vardi. Her yön insanlarla doluydu. Kimi dona kalmis, hareketsiz bir sekilde etrafi izliyor; Kimi saga sola kosturuyor, kimisi de diz çökmüs, basi ellerinin arasinda bekliyordu. Yüregi yerinden firlayacak gibi atiyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalisiyor,soguk soguk terler döküyordu. Hayattayken kiyamet, sorgu sual ve mizan hakkinda çok sey duymus ve ahiret hayati adina bu kavramlar kendisi için köse tasi olmuslardi. Ama mahser meydaninda ki ürperti, korku ve bekleyisin bu denli dehset verecegini düsünmemisti.

Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir saga, bir sola bakti. "Benim ismimi mi okudunuz?" dedi dudaklari titreyerek.....

Kalabalik birden yarilmis, bir yol olmustu önünde. Iki kisi kollarina girdi. Mahser meydaninin vazifelileri olduklari belliydi. Kalabalik arasindan saskin bakislarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmislerdi. Melekler her iki yanindan uzaklastilar. Basi önündeydi. Bütün hayati, bir film seridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden...." Sükürler olsun " dedi, kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya açtim,Hep hizmet eden insanlari gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere kosuyor, malini islam yolunda harciyordu. Annem eve gelen misafirleri agirliyor, yemek sofralarinin biri kalkip, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. Insanlara hizmete çalistim. Onlara Allah'i anlattim. Namazimi kildim. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçindim. "Kirpiklerinden asagi gözyaslari
dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azindan sevdigimi zannediyorum." Diyordu. Ama bir yandan da O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez." Diye düsünüyordu.Tek siginagi Allah'in rahmetiydi.

Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu. Sirilsiklam olmus, zangir zangir titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi
bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kagit, mahser meydaninda ki kalabaliga döndüler. Önce ismi okundu. Artik ayaklari tutmaz olmustu. Neredeyse yigilip kalacakti. Heyecandan gözlerini kapamis, okunacak hükme kulak kesilmisti.

Mahseri kalabaliktan bir ugultu yükseldi. Kulaklari yanlis mi duyuyordu? Ismi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yigildi. Hayretten dona kalmisti." Olamaaaazzzz " diye bagirdi. Saga sola kosturdu. "Ben nasil Cehennemlik olurum? Hayatim boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber kosturdum. Hep rabbimi anlattim." Diyordu.

Gözleri saganak olmus, titrek vücudunu islatiyordu. Vazifeli iki melek kollarindan tuttu. Ayaklarini sürüyerek ve kalabaligi yararak
alevleri göklere yükselen Cehennem'e dogru yürümeye basladilar. Çirpiniyordu. Medet yok muydu? Bir yardim eden çikmayacak miydi?

Dudaklarindan kelimeler kirik dökük, yalvarmayla karisik döküldü.."Hizmetlerim... Oruçlarim.... Okudugum Kuran'lar......Namaz'im....Hiçbiri beni kurtarmayacakmi?" diyordu. Bagira bagira yalvariyordu. Cehennem melekleri onu hiç sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklasmislardi. Basini geriye çevirdi. Son çirpinislariydi.

Resülullah, "Evinin önünde akan bir irmak içinde günde bes defa yikanan bir insani o irmak nasil temizler, günde bes vakit namazda insani günahlardan öyle temizler." Buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarim da mi beni kurtarmayacak?" diye düsünüyordu.

" Namazlarim.....Namazlarim....Namazlarim." diye diye hiçkirdi. Vazifeli melekler hiç durmadilar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun basina geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakiyordu. Son bir defa dönüp geriye bakti. Artik gözleri de kurumustu. Ümitleri sönmüstü. Basini öne egdi. Iki büklüm oldu.

Kollarini sikan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere dogru düsüyordu. Tam bir iki metre düsmüstü ki, bir el kolundan tuttu.

Basini kaldirdi. Yukariya bakti. Uzun beyaz sakalli bir ihtiyar onu düsmekten kurtarmisti. kendisini yukariya çekti. Üstündeki basindaki tozu silkerek ihtiyarin yüzüne bakti.

"Siz de kimsiniz ?" dedi.
Ihtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarinim."

"Neden bu kadar geç kaldiniz ?Son anda yetistiniz. Neredeyse düsüyordum."dedi....

Ihtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Basini salladi;

" Sen beni hep son anda yetistirirdin, ...hatirladin mi?


Secdeye kapandigi yerden basini kaldirdi. Kanter içinde kalmisti. Disaridan gelen sese kulak kabartti. Yatsi ezani okunuyordu. Ok gibi yerinden firladi. Abdest almaya gidiyordu.


Nasil ama etkilenmeyecek gibi degil degilmi arkadarlarim?

Evet degerli kardeslerim,namazin biz muslumalar icin ne kadar onemli  oldugunu bir kez daha sahit olduk.lutfen kendi kendimizi o cehenneme atmayalim.(bunu kendimede defalarca soyluyorum) o cehennem atesine atmayalim.Nede olsa burada misafiriz unutmayalim....




Bugun sizlere Oreo biskuili cheesecake(peykek) tarifini paylasacagim.Cok pratik, cunku pisirilmiyor bu peykek. Pratik oldugu kadarda cok lezzetli peykek severlere duyurulur...

Tarife gecelimmi artik?


Oreo Cookies and Cream No-Bake Cheesecake

Alt Taban icin Malzemler:

  • 1 paket rondoda parcalanmis yulafli biskui 

  • 1/4 cup kahverengi seker

  • 7 corba kasigi tuzsuz tereyagi  

 

Krema icin Malzemeler: 

  •  1  paket tatli krema (ben double cream kullandim)

  • 2 paket 250 gramlik labne yada beyaz krem peynir

  • 2/3 cup beyaz toz seker

  • 1 cimdik tuz :)

  • 2 corba kasigi limonsuyu

  • 2 cay kasigi vanilya tozu

  • 1 paket parcalanmis oreo yada negro biskuisi

     

    Yapilisi: 

    once tereyagi eritilir ve parcalanmis yulafli biskuiler,kahverengi seker iyice karistirilir.

    biskuvi hamurunu kelepceli bir kek kalibina bastirarak yerlestiriyoruz.

    krema icin, once kremayi koyulasana kadar mixerle cirpiyoruz .

    arkadasindan peyniri,sekeri,limon suyunu,tuzu ve vanilyayi ekleyip tekrar karistiriyoruz.koyulasmis olan kremaya parcalanmis oreo'lari ekliyor ve yavasca karistiriyoruz bir kasik yada spatul yardimiyla.

    kremayi presslenmis yulafli tabanin uzerine yayiyoruz.Ve bir gece buzdolabinda bekletip servis yapiyoruz.

    afiyet bal seker olsun!


       

      Sevgi ve muhabbetle gorusmek dilegiyle.......

       

       

       





     



    14 Şubat 2011 Pazartesi

    Mevlid Kandilimiz Mubarek Olsun!


     Mevlid Kandili
      Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.

    Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.

    O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

    İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

    Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

    Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

    O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

    Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
    - "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
    - "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
    Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
    "Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.

    Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

    Ertesi gün Yahudiye vardılar:
    "Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
    Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
    Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
    Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
    Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,

    "Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

    Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

    "Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)

    Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

    Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

    Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

    Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

    "O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

    Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

    "Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
    Çok alâmetler belürdi gelmedin"

    Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.

    Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.

    Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

    Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

    Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.

    Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

    Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

    Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

    Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

    İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
    Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.

    Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.
    Source/Kaynak 

    İbret verici bir hadise:

    Peygamber aşığı yoksul adam, rüyasında Peygamberimiz’i görür ve sıkıntı içindeki halini arz eder. Efendimiz buyurur ki:

    - Sabah erkenden kalkıp Hekim Ali Paşa’ya git, Ben’den selam söyle, sana yüz altın versin. Rüyana inanmazsa, perşembe akşamları okuduğu Yasin-i Şerifi’ni geçen perşembe okumadı, onu da hatırlat, Yasin hediyesini beklediğimi de söyle.

    Sabah namazdan sonra Hekim Ali Paşa’nın kapısını çalan yoksul adam rüyasını aynen anlatır:

    - Paşam, der, bu gece rüyamda Efendimiz’i gördüm, ‘Ali Paşa’ya Ben’den selam söyle, sana yüz altın versin.’ dedi. ‘İnanmazsa, her perşembe okuduğu Yasin’i de geçen perşembe okumadı, onu da beklediğimi hatırlat.’ dedi.

    Ali Paşa heyecanlanır. “Bir daha anlatır mısın?” der.

    Adam: “Efendimiz’in selamı var...” diyerek bir daha anlatır. Ama paşanın eli cebine bir türlü gitmez de, “bir daha anlatır mısın?” diye tekrar eder. Efendimiz’in selamı var, diyerek bir daha anlatır yoksul adam.

    Paşa bir daha, bir daha diye tekrarlayınca:

    - Paşam der, vermeyeceksen verme, neden bir daha anlatır mısın? diye tekrarlatıp duruyorsun?..

    - Evladım, der Paşa. Tekrarladığın her selam benim için o kadar kıymetli ki her bir selama 100 altın paha biçiyorum. O’nun selamının her birine 100 altın feda olsun. Yedi defa selamı var dedin, yedi yüz altın kazandın, var gönül hoşluğuyla harca yedi yüz altını.. diyerek altınları Peygamber’i rüyasında görecek kadar peygamber aşığı yoksulun avucu içine bir bir sayar, bundan sonra da ekler:

    - Bir daha görüşecek olursan, yeni selamlarını ve emirlerini beklediğimi de söyle. Ne emrederse başım gözüm üstüne yerine getirmeye hazır bekliyorum burada...



    Tum Islam aleminin Mevlid kandili mubarek olsun!
     Bu geceyi en iyi sekilde ihya edebilelim insallah sevgilerimle...... 

    7 Şubat 2011 Pazartesi

    Lale Devri ve Bahar'i Beklemek!...


    Merhabalar sevgili okurum,herkese simdiden iyi haftalar dileyerek postuma baslamak istedim.
    Artik cok ama cok sIkIldim bulanik,kapkara havadan,yagmurlu gunlerden Rabbim kendisi bilir ama artik bahar gelsin!
    En ufacicik,bulutlarin arasindan sizan gunes isiklarina bile muhtac kaldik bu yil.Gecen  hafta persembe gunu herne hikmetse birazcik gunesi gorur gibi olduk ama gordugumuzle gittigi bir oldu.
    Bende gunesi gorur gormez bastim makinemin deklansorune:)ev deki su anda solmus olan lalelerimi,bugun itibariyle acmis olan mor sumbullerimi ve diger adini bilmedigim sogansi bitkimi cekmistim.Bahar gelirmi bilmem ama benim evde bahar geldi bile bu guzelliklerin sayesinde,gecen hafta aldigim ve ektigim lilyum soganlari yeserip boy bile attilar insallah actiklarinida gorurum.Dunde kucucuk bir tete a tete aldim yine sogansi bir bitki, taktim su siralar bunlara.Suyun icinde buyuyen beyaz sumbulumde neredeyse acmak uzere en yakin zamanda acmis hallerinide eklerim insallah...








    Herkese iyi haftalar ve mutlu gunler dilerim.
    Allahin Rahmeti ve Merhameti uzerimizden eksik olmasin.Amin!
    Sevgilerimle....

    5 Şubat 2011 Cumartesi

    Haftasonu Kahvaltilari icin Pastane Pogacasi ve Dahasi........



    Az Ye,Az Uyu,Az Konus!

     Muhammed Bahauddin Buhari hazretlerinden az yemenin,az uyumanin,cok konusmanin faydalari;cok yemenin,cok konusmanin zararlari ile alakali ikazlar;

    Az ye,az uyu,az soyle;nimete kavuslur boyle,
    Cok yemek tohumudur her derdin,az yemek ilacidir her ferdin.

    Az yemek meyveli bir agactir,hasta kalplere ilactir.
    Cok yemek hederdir,cok uyumak kederdir.

    Az yiyenin kalbinde hikmet kapilari acilir,agzindan inci-mercan sacilir.
    Cok yemek akil icin kitliktir,zeka icin sakatliktir.

    Az yemek nefsani arzulari oldurur,kalbe ferahlik verir.
    Cok  yemek mideyi bozar,midesi bozulanin dertleri azar.

    Az yemek nefse zindan kalbe gulistandir.
    Cok yemek a'zalari  cok calistirip yipratir,tedavi icin doktor aratir.

    Oructur vucudun zekati,cok yiyenin bozulur sihhati,azalir sefkati,tukenir takati.
    Cok yiyen hakikati goremez,haramlardan kacinamaz.


    Ne guzel nasihatlar degilmi?Ben kendi adima gercekten cok etkilendim her bir soz okadar dogru ki!Bazen hepimiz o kadar cok yemek yiyoruzki,sonrasinda hem mide rahatsizligi cekiyoruz hemde kilolarimizla bogusmak zorunda kaliyoruz.Bugun bu yaziyi buraya nedenmi yazdim hem kendim icin hemde dengesiz sagliksiz beslenenler icin.Gunde 2 ogun yiyip ve o ogunlerde kitliktan cikmiscasina yemek yemeyelim sevgili arkadaslarim yemek aliskanligimiza soyle bir U donusu yaptirsak su siralar buna cok ihtiyacim var.2 ogun yerine bunlari 4-5 ogune cikarsak ve her ogunde kus kadar yesek doymazmiyiz?Biz doyariz aslindada nefis doyarmi degilmi?Oda doyacak ister istemez,sonucta hem sagligimiz bozulmayacak hemde kalbimiz,icimiz kararmayacak.Dunyada bizden baska ac olan kisileri dusenecek ve nefiste doyacak!

    Oyle abartilacak bir kiloda degilim ama vermem gerekende 5-6 kilom var hem sagligim icin hem ruhum hemde artik saglikli ve dengeli beslenmek istedigim icin, bu yaziyi gozumun gordugu her yere asacagim ve kalbime kaziyacagim.Boylece dogru yolda ilerleyecegimi dusunuyorum Buda benden size nacizane bir tavsiye olsun sevgili dostlarim.




    Cenem dustukce dustu bugun : )artik tarife gecmeliyim yukaridaki tavsiyelerden sonra pogaca tarifi eklemek biraz ters dusebilir ama tavsiyeleri unutmadan bu canim pogacalar tabiki yenilebilir.Bir yemede .4-5 tane birden yiyecegimize 1 tane yiyerek tadini cikarmakta hos oluyor dogrusu.Hem bu guzel pastane pogacalari bayatlamiyorda derin dondurucuya kaldirip misafiriniz geldiginde yada caniniz cektiginde cikarip yiyebilirsiniz tadindan ve yumusakligindan hicbirsey kaybetmiyor.Artik caniniz pastane pogacasi cektiginde pastaneye gitmenize gerek yok.Evde kendinizde yapabilirsiniz,bizim gibi yurtdisinda pastane pogacasina hasret kalanlar icin bulunmaz bir tarif simdiden afiyet bal seker olsun efenim!


    Pastane Pogacasi

    Malzemeler:
    • 2 su bardagi ilik sut
    • 1 su bardagi ilik su 
    • 1 su bardagi siviyag
    •  4 yemek kasigi seker 
    • 1 tatlı kasigi  tuz 
    • 1 paket yuva maya
    • 2-3 tane yumurta sarisi
    • Aldigi kadar un (ben yaklasik 2 kilo un kullandim)
    Yaplisi:

    • Elinize yapismayacak yumusaklikta bir hamur yapip, 10 dk. mayalandirin.
    • bu arada maydanozlu peyniricini hazirlayıp masanizi siviıyağ ile yaglayin .
    • Hamuru 5 parcaya bolun. Hamurumuzdan bir parca alıp 30 cm capinda acin. 
    • Actiginiz hamuru 8'e bölün.Hamurların uclarına peynir harcinizdan yerleztirip sigara böregi gibi sarin. 
    • Bu islemeleri diger 4 parca hamur icin de uygulayin. Pismeden önce kabarmaları için 45dk. daha bekletin. 
    • Üzerlerine yumurta sarısı sürüp 160C'deki fırına sürün. (Bu tariften 3 tepsi cikiyor)
    Not:
    Tarifdeki olculeri yarim kullanarakta ayni sonucu elde edebilirsiniz.

    3 Şubat 2011 Perşembe

    Chocolate Mint Cookies (Naneli Cikolatali Kurabiyeler)



    Merhabalar,
    Ne cabuk gecti koca 1 ay takvimden gunler tek tek yirtilip kutuya kondular!Hayat kosusturmacalarimizla beraber devirdik yeni yilin ilk ayini : )
    Bu ay icinde beni mutlu eden iki sey gerceklesecek umarim her ikisi icinde hayirlara vesile olur yuce Mevlam tarafindan.

    Bugunku tarife gececek olursak damaklarda degisik bir tat birakan cinsten.Ilk etapta naneyle cikolatayi yakistiramayabilirsiniz ama,ama diyorum yediginiz anda bu tabuyu kirabilirsinz.Cikolatanin kalbi yumusatan aromasini, nanenin ise icimize kattigi ferahligi ayni anda hissetmek guzel bir tat.Ilk yedigimde tarifi begenmemistim acikcasi ama mutfaga gelip gittikce ve cayla yudumladikca ruhumu oksadi sanki.Kitir,kitir nane ferahliginda cikolatali kurabiyeler yada biskuviler diyebiliriz.Ben orjinal recetede kullanilan Nestle'nin After Eight'ini kullandim.Turkiye'de varmi bilemiyorum yoksa benzer bir urun kullanilabilinir yada baska aromada bir urun.



    Naneli Cikolatali Kurabiyeler

    Malzemeler:                                                                            

    • 150 gr tuzsuz tereyagi                                                
    • 250 gr (1,5 su bardagi) ince cekilmis esmer seker
    • 2 corba kasigi su
    • 335 gr pisirilmeye uygun cikolata,baking Chocolate( Eritildiginde 2 cups)
    • 2 yumurta
    • 310 gr un (yaklasik 2,5 su bardagi)
    • 1/4 cay kasigi k.tozu
    • 1/2 cay kasigi tuz

    Yapilisi:

    • Bir sos tenceresinde once tereyagini eritiyoruz,sonra sekeri ilave ediyoruz ve bir cirpiciyla seker eriyene kadar kariistiriyoruz.
    • Ardindan 2 corba kasigi suyu ve parcalanmis cikolatalari ilave ediyoruz yine cikolatalar eriyene kadar karistiriyoruz.
    • Sos koyulasmaya basladiginda dibini tutturmadan ocaktan alin,sos biraz soguduktan sonra icine yumurtalari kirip karistiriyoruz. 
    • Un,k.tozu ve tuzu bir kapta mix yapip cikolatali karisimin icine azar,azar ekliyoruz bir yandanda mikser yada cipiciyla karistiriyoruz.
    • Elde edilen hamuru 1 saat buzdalabinda beklettikten sonra cevizden biraz daha kucuk parcalar alip elimizle yuvarliyoruz ve yagli kagit serilmis tepsilere sIk olmayayacak sekilde yerlestiriyoruz.(pistiginde kocaman olup birbirine yapismasinlar diye)
    • onceden isitilmis 170 derecelik firinda 8-10 dk pisiriyoruz.
    • firindan ciktiktan 2-3 dk sonra after eightleri kurabiyelerin uzerine yerlestiriyoruz.kurabiyenin sicaginda eriyen cikolatalari kasik yardimiyla dagitip uzerini istedigimiz sekilde susluyoruz  .
    • Afiyet olsun!